Sitemizin Hukukçu editörlerinden Enis Nadir’in hazırlamış olduğu, son günlerde sıkça konuşulan, yargı paketi ve infaz indirimine ilişkin yazı serisi devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde yayımlanan makalenin devamı niteliğinde, yargı ve infaz paketine dair çok önemli bilgiler içeren istifade edilecek muhteşem bir makale,
İnfaz Düzenlemesine Dair (2)
“Not: Yazıya başlamadan önce infaz düzenlemesine dair yasa taslağından haberdar oldum ve o sırada Ahmet Altan’ın avukatının bir twitini gördüm: “Hapiste yazarlar corona’ya/Katil ve uyuşturucu tacirleri özgürlüğe” yazmaktaydı. Sanırım bu yazının tartışmasıydı.
Bu yazımızda üç soruya cevap arayacağım. Birincisi; devletin devlete karşı suçlarda mı, bireysel mağduriyetlere ilişkin suçlarda mı af yetkisi vardır? İkincisi; Anayasa m.87 uyarınca nitelikli çoğunlukla genel ya da özel af ilanı ile cezaların infazının önlenmesine dair yasal düzenlemeler arasındaki nasıl bir fark vardır? Üçüncüsü; İnfaz yasasına dair düzenlemelerde konu suç mu suçlu mu?
İnfazın Amacı…
Öncelikle ceza infazından beklenen amaca göz atalım. 5275 sayılı kanun m.2 ve 3 ile infazdan beklenen temel amacını şöyle açıklar; M.2: “(1) Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefî inanç, millî veya sosyal köken ve siyasî veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayırım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır.(2) Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz. M.3: “(1) Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır.”
İlgili yasanın yer verilen iki maddesi, yasanın tamamını bağlayan düzenlemeler olup infaz kanununda bu maddelerden sonra yapılacak düzenlemelerin tamamının bu maddelerle uyumlu olmasını zorunlu kılar.
Ayrımcılık Yapılmamalı
O zaman infaz uygulamalarında hiçbir suret ve sebeple ayrımcılık yapılamaz. İkinci olarak infazdan beklenen amaçların suçun önlenmesiyle birlikte cezası infaz edilen hükümlünün üretken, kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk sahibi, topluma kazandırılmış bir birey olarak infazını tamamlamasıdır. Kişinin bu nitelikleri infaz aşamasında taşıyıp taşımadığı da infaz raporlarıyla denetlenir.
Devletin Af Yetkisi
Bu kısmı burada bırakıp ilk sorumuza dönelim. Devletin af ya da infazdan vazgeçme yetkisi nasıl değerlendirilmelidir?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 23 Eylül, 21 Ekim ve 23 Ekim 2019 tarihli beyanatlarında konuyu şu şekilde değerlendirdi. “Biz rastgele cezaevine girenlere cezaevi kapısını açamayız, boşuna uğraşma. Devlete karşı işlenen suçları devlet affeder ayrı bir konu. Ama şahıslara karşı işlenen suçlara devletin af yetkisi yoktur, bu böyle bilinsin” [1]. Sayın Cumhurbaşkanı bu açıklaması ile devletin af ya da ceza infazından vazgeçme yetkisinin sadece devlete karşı işlendiği iddia olunan suçlar için kullanılması muhtemel bir yetki olduğunu vurgulamış oldu.

Ülkemizde Af…
Ülkemizde af çalışmaları, genel ve özel af olarak TBMM yetkisinde olup her iki af türü yönüyle de kişi ve suç türü açısından (Orman suçları ve AY m.14) kısıtlama mevcut değilken Yunanistan Anayasası sadece siyasi suçlar için af çıkarma izni vermektedir. Vatana ihanet benzeri birkaç ülke istisnası dışında siyasi suçlara affı yasaklayan hiçbir medeni ülke hukuku ise yoktur. Kemal Gözler, AY 14. maddesinin demokratik ülkelerin anayasal düzenlemeleriyle uyum içinde olmadığını da savunur.[2]
Kimleri Kapsamalı
Pozitif okul hukukçuları da af yetkisinin istisnai mahiyette olması ve sadece siyasi suçlar için uygulanması gerektiğini savunmuşlardır. Pozitivistler, “affın keyfi bir merhametle değil; herkese eşit yaklaşımla uygulanması” gerektiğini düşünmektedirler. Ali Fuat Başgil hoca da affın sadece siyasi suçlara uygulanması gerektiğini çünkü ahlaki seviyeleri itibariyle affa layık ve kanaatleri nedeniyle suçlanan insanlar olduklarını, aksinin düşünceyi mahkûm etmeye yol açacağını savunmuştur. Affın layık olana uygulanmasını savunan bir diğer hukukçu da Seha L. Meray olup Faruk Erem’de benzer kanaatle affın layık olana uygulanması gerektiğini, mükerrirler yönüyle affın istismarının konu olacağını savunanlardandır.[3]
Oldukça İsabetli ve Tutarlı
Yukarıda yer verilen görüşler birlikte değerlendirildiğinde af ya da infaz düzenlemelerinde; adaletli ve eşitlikçi olunması, af müessesesinin ahlaki ve davranışsal tutumları itibariyle hak edene uygulanması gerektiği, siyasi suçlamaların adaletten sapmanın en çok yaşanan ve düşüncenin cezalandırılması yoluna gidilen suç türü olması nedeniyle affa öncelikle layık suç türü olduğu anlaşılmaktadır. Cumhurbaşkanının tekraren vurguladığı devlete karşı işlenen suçlarda devletin af yetkisinin olduğu görüşü bu yönüyle oldukça isabetli ve tutarlı bir görüş olduğu düşünülmektedir.
Peki ya Tasarı?
Anlaşılmaz olan ise açıklanan tasarının Cumhurbaşkanı görüşünün tam aksini yansıtması olup cinsel suçlar ya da adam öldürme gibi toplumsal tepkiye neden olan suç türleri dışında yasaklanan tek suç türünün devlete karşı işlenen suçlar olmasıdır. Bu durum düzenlemenin bir af düzenlemesi olmayıp infaz düzenlemesi olduğuyla açıklanamaz. 5275 sayılı yasada yer alan koşullu salıverme, tecil gibi müesseselerin doğrudan ceza hukukunun konusu olduğu, infaz yasası yoluyla gölge af düzenlemelerinin ceza adaletini gayesinden uzaklaştırdığı göz ardı edilmemelidir. Yanlış uygulamaların, kapı arkası adaletsizliklerin tercih edilen yolunun infaz yasası olmasının kanun koyucuyu eşitlikten saptırmaması gerektiği düşüncesindeyim.
Anayasa m.87 ile genel ya da özel af düzenleme yetkisini suç türü ve kişi yönünden yazılı kısıtlamalar dışında istisnasız kanun koyucunun takdirine bırakmıştır. Bunun gerekçesi de çoğu yapanın azı da yapabileceği yetkisine dayandırılmaktadır. Yani suçu ve cezayı koyanın bu suçu ya da cezayı kaldırmasının da mümkün olduğu şeklinde yorumlamak gerekir. Oysa Ceza İnfaz yasalarında konu olan suç değil, suçlanandır.
Ayrımcılık Yapmadan Mahpuslar Salıverilmeli
Yukarıda infaz yasasının amacından bahsederek yasa amacın suçlunun topluma kazandırılması olduğuna değindik. O zaman af yasalarında kanun koyucu suç ve suçlu yönüyle geniş yetkiyle davranabilse de infaz yasalarının istismarının önüne geçilmesinin koşutu suç türüne göre eşitsizlik yaratmak değil, suçlunun toplum yaşamına uyumunu gösteren infaz değerlendirme raporlarıdır. Eğer koşullu salıverme ya da infazın ertelenmesi, durdurulması ile ilgili bir düzenleme söz konusuysa bakılacak kriterde bu yasadan yararlanacak olan kişinin iyi halidir. Başka bütün gerekçe ve açıklamalar eşitsizliğe ve kanunun suiistimaline sebep olur. Nitekim 2016 Ağustos ayında düzenlenen infaz yasasıyla topluma karışan mükerrer suçlu Ordu ilinde Ceren Özdemir isimli masum kızı canice öldürdü. Daha sonra infaz raporları incelendiğinde iyi hal değerlendirmesiyle değil infaz yasası oynamalarıyla serbest kaldığı görüldü. Bu yasanın tecrübesi yeni yasaya söz geçirebilmeli ve toplum yaşamına uyum sağlayan, yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaat edinilen kişilerin suç tipine bakmadan, ayrımcılık yapmadan salıverilmesi sağlanmalıdır.

Dünya Tarihinde İkinci Pandemi Vakası…
Sonuçta bir kanun taslağı düzenleme amacından koparılarak yasalaştırılamaz. Ülkemizde ve dünya gündeminde neredeyse tek konu, insan yaşamına kasteden covid19 virüs salgınıdır. Bu virüsün, protein anahtarları vasıtasıyla akciğerlere yapışıp HC içerisine girerek zatürreye sebep olduğu söylenmektedir. Immun sistemi güçlü kişilerde zatürre olmadan antikora dönüşse de ımmun sistemi zayıf, hasta kişilerde zatürre ve ölümlere sebep olduğu açıklanan bir salgındır. Salgın riski en yüksek, Dünya tarihinde ikinci defa Pandemi olarak tanımlanan COVİD19 virüsünün bulaşacağı kişilerin suç tiplerine bakma özelliği yoktur.
İş bu yasa eğer infaz kurumlarında kapasitenin iki katı yoğunlukta mevcudun bu salgından korunması kastıyla çıkarılmaktaysa ki bu olağanüstü bir durum olup böyle bir salgından canlarını devlete emanet eden kişilerin korunması zaruridir ve kanuni düzenleme de ivedi şekilde yasalaşmalıdır. Dikkat edilecek husus ise yasa yapılırken anayasal hakların gaspı yoluyla suç tipine göre ayrımcılık yaratmamak, emanet edilen her canı değerli bilip eşitlikçi koruma yolunu tercih etmek olmalıdır.
Vaktimiz olur, inceleyebilirsek AYM kararlarının da eşitlikçi yaklaşımı öğütlediğini göreceğiz.”
[1]https://www.milliyet.com.tr/siyaset/son-dakika-cumhurbaskani-erdogandan-bahceliye-af-ve-ittifak-yaniti-2765066
[2] Kemal Gözler, Karşılaştırmalı Anayasa Hukukunda Af Yetkisi, http://www.anayasa.gen.tr/af.htm
[3] Hasan Dursun, Af Kavramına Genel Bir Bakış, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2009-85-572
Enis NADİR
